| | Anılarla Atatürk | |
| | |
Yazar | Mesaj |
---|
Gunhany Patron™
Mesaj Sayısı : 216 Yaş : 30 Kayıt tarihi : 08/06/08
| Konu: Geri: Anılarla Atatürk Ptsi Haz. 09, 2008 11:35 am | |
| ATATÜRK'ÜN AĞZINDAN TÜRK KÖYLÜSÜ Bir gün Akşehir civarında bir köye gittim. Çok yağmur yağıyordu ve soğuk vardı. Kendimi belli etmeyerek, bir evin önünde duran kadına: übacı yağmur var, soğuk var. Beni çatın altına kabul eder misin dedim ? Hiç tereddüt etmeyerek “buyrun” dedi ve beni bir odaya aldı odada ateş olmadığı ve yeni bir ateşin yakılması uzun zamana bağlı olduğu için: "İsterseniz bizim odaya gidelim. Orada hazır ateş var" dedi. Gittik. Müteakiben komşulardan birkaç kadın ve birkaç erkek geldi. Beraberce konuşmaya başladık. Konuşurken bana en mühim sualleri soranlar kadınlar oldu. Askerin vaziyetini, düşmanın halini, en mühim düşmanın hangisi olduğunu sordular ve bunları sorarken hiç bir telaş ve tekayyüde lüzum görmediler. İnsanca konuştular. Fakat, biraz sonra, benim kim olduğumu anlayınca telaş gösterdiler ve söyledikleri, sordukları şeylerden kendilerine bir zarar geleceğini zannederek korktular! Çünkü şimdiye kadar resmi bir adamla açıkça konuşmayı büyük bir kabahat telakki etmişlerdi... | |
| | | Gunhany Patron™
Mesaj Sayısı : 216 Yaş : 30 Kayıt tarihi : 08/06/08
| Konu: Geri: Anılarla Atatürk Ptsi Haz. 09, 2008 11:34 am | |
| SATIN ALINMAYAN ADAM Atatürk geçen dünya harbi başladığı zaman Türk ordusunda alman general ve subaylarına mühim mevkiler verilmesinin aleyhinde bulunmuştu. Alman mareşali falkenhayn bu gibileri itirazdan vazgeçirmek için çeşitli çarelere başvuruyordu. Bu sırada Mustafa Kemal Paşa’nın yedinci ordu kumandanlığına hareket edeceği günün gecesi, İstanbul’da Akaretler'de 74 numaralı eve alman mareşalinin karargahında memur olan bir Türk kurmay subayı ile genç bir alman subayı geldiler. Ufak sandıklar içinde bazı şeyler getirdiler. Mustafa Kemal sordu: - Bunlar nedir? Alman subay cevap verdi. - İstanbul'dan ayrılıyorsunuz; size Mareşal Falkenhayn bir miktar altın göndermiştir. - Bu paralar bana yanlış geldi. Ordunun levazım reisliğine gönderilmesi lazımdı. - Efendim, o da başka... Mustafa Kemal paranın ne kadar olduğunu anladıktan sonra, alman subayının önünde, onları teslim aldığına dair senet imzaladı; fakat alman subayı bunu kabul etmedi. O zaman Mustafa Kemal Türk subayına emretti: - Bu zabit bilmiyor, senedi alsın. Mareşale versin ve siz de paraları gelip alması için levazım reisliğine haber gönderiniz... Bir kaç ay sonra Atatürk yedinci ordu kumandanlığını, vekil olarak Ali Rıza Paşa'ya bırakmış, ayrılmıştı; altınları da ona teslim ederek makbuz almıştı. Bu makbuzu iki yaverine verdi ve emretti. - Mareşal Falkenhayn'e gidiniz; kendisini görünüz; bu makbuzu vererek benim imzamın bulunduğu kağıdı ondan alınız! Mareşal Falkenhayn yaverine: - Mustafa Kemal Paşa'ya böyle bir para verdiğimi hatırlamıyorum; bende imzalı senedinin bulunduğunu da bilmiyorum. Bunun için Ali Rıza imzalı kağıdı da kabul edemem! dedi. Mustafa Kemal Paşa şu haberi yolladı; - Verdiğiniz altınlar olduğu gibi duruyor; onlar için size senet verilmiştir. Sizde böyle bir senedin bulunmayışı altınları yok edemez. Vesikayı kaybetmiş olabilirsiniz; o halde verdiğiniz altınları size iade edeceğiz; aldığınıza dair siz bize makbuz veriniz! Ben altın için memleket menfaatleri hakkında müsamaha gösterecek insanlar dan değilim. Paralarınız duruyor, fakat onlardan daha kıymetli olan Mustafa Kemal imzası sizde kalamaz! | |
| | | Gunhany Patron™
Mesaj Sayısı : 216 Yaş : 30 Kayıt tarihi : 08/06/08
| Konu: Geri: Anılarla Atatürk Ptsi Haz. 09, 2008 11:35 am | |
| HAKİKİ İNSAN Atatürk, muhtelif vesilelerle maiyetinde çalışan kimselerin samimiyet ve sadakatlarını imtihan etmesini gayet iyi bilirdi. İnsanların halet-i ruhiyesini, niyet ve emellerini teşhis ve temyiz etmekte şelaleler saçan bir zekaya malikti. O büyük insan, bir gece Çankaya köşkündeki bir ziyafette devrin vekillerinden maruf bir zata şöyle bir sual sorar: - Beni hakikaten sever misiniz? Muhatabı hemen cevabı yapıştırır: - Sevmek ne kelime Ata'm, taparım! - Peki her dediğimi de yapar mısınız? - Derhal Atatürk, bu söz üzerine belinden tabancasını çıkarır ona uzatır. - Öyleyse, al tabancamı, sık kafana... - “Aman Atam” der, herhalde benimle şaka ediyorsunuz. Benim ölmemi istemezsiniz. Meseleyi anlayan Atatürk, yeleleri kabaran bir aslan mehabetiyle dışarıda hizmet eden askeri yanına çağırıp aynı sualleri sorup, cevabını aldıktan sonra, karşısında Toroslar’dan kopmuş bir kaya parçası gibi duran bu bağrı yanık Anadolu çocuğuna tabancasını uzatıp kafasına sıkmasını emreder. Aslan Mehmetçik, bu emri bilatereddüt yerine getirir, fakat kendisine bir şey olmaz. Çünkü, Atatürk, daha önce tabancasındaki merminin kurşununu çıkarmıştır. İşte o zaman, Atatürk yanındakilere şöyle der: - Beni ve vatanı seven hakiki insanı gördünüz mü? Ruhu şad olsun. | |
| | | Gunhany Patron™
Mesaj Sayısı : 216 Yaş : 30 Kayıt tarihi : 08/06/08
| Konu: Geri: Anılarla Atatürk Ptsi Haz. 09, 2008 11:35 am | |
| SARIŞIN YARBAY Atatürk, kendisini ilk görenlerin üzerinde son derece olumlu etkiler yapan bir insandı. Çanakkale muhabereleri sırasındaydı. O güne kadar hiç karşılaşmadığım bu yarbay tabancası belinde, dürbünü göğsünde avurtları çökük sarışın sarı bıyıkları hafifçe yukarıya doğru bükük, incecik belli ve orta boylu bir zattı. Atından atlayınca bana bir şey sormadan ve söylemeden sağ eliyle dürbününü aldı ve ufku taramaya başladı. Eldivenli olan sol elinde gümüş kabzalı bir kırbaç vardı. Bir tarafta düşmanın yaklaşan donanmasını gözetlerken sol elindeki kırbacı ile hafif hafif getrlerine vuruyordu. Getrleri ile ayakkabılarının ve mahmuzlarının temizliği bilhassa dikkatimi çekti. Dürbünü bir ara gözlerinden çekti. Kendimi takdim etmek fırsatını buldum. Gözlerine baktım. O güne kadar tesadüf etmediğim bir tesir altında kaldım. O gözlerde şimşekler çakıyordu sanki... Bir iki defa daha düşman donanmasına baktı ve söylediği tek cümle şu oldu; - Bu günkü geliş başka geliştir. Seri bir hareketle elimi sıktı. Çabuk bir hareketle atına bindi. Dört nala uzaklaştı. - Bu zat kimdi? diye arkasından baka kaldım. Sonra bu tok sözlü, insanı her hareketiyle tesir altında bırakan yarbayın Mustafa Kemal olduğunu arkadaşlarımdan öğrendim. | |
| | | Gunhany Patron™
Mesaj Sayısı : 216 Yaş : 30 Kayıt tarihi : 08/06/08
| Konu: Geri: Anılarla Atatürk Ptsi Haz. 09, 2008 11:35 am | |
| ADAM OLMAK Bir gün mecliste, halk partisi tüzüğü konuşulduğu zaman, hoca milletvekillerinden biri kürsüde ağır tenkitlerde bulunuyordu. Tenkitler hiç de hoşa gidecek şeyler değildi.
Hoca bir aralık:
- Bu "asri" kelimesi ne demektir? deyince, Mustafa Kemal, reislik makamında oturduğunu unutarak, yukardan hatibe doğru eğilerek: - Adam olmak demektir, hocam adam olmak... demişti. Doğrusu bütün inkılap programının da özeti bu idi. __________________ | |
| | | Gunhany Patron™
Mesaj Sayısı : 216 Yaş : 30 Kayıt tarihi : 08/06/08
| Konu: Geri: Anılarla Atatürk Ptsi Haz. 09, 2008 11:36 am | |
| ALMANYA GEZİSİNDEN BİR ANISI Aralık 1917 ... Alsas'ta bir gece Vali'nin evine davet edildik. Güzel, geniş bir salondayız; Vahdettin, vali ile bir masada oturuyor ve konuşuyor gibiydi. Ben salondakileri inceleyerek geziniyordum. Bir aralık Vahdettin beni bulunduğu masaya davet etti, gittim. Vali Vahdettin'e bir soru sormuş. Vahdettin bazı cevaplar vermiş, fakat verdiği cevapları benim tarafımdan teyit ettirmeye lüzum görerek demiş ki:
- Cephelerde bulunmuş, memleketi tanıyan bir kumandan yanımdadır, isterseniz onu da dinleyiniz.
- Veliahda söz konusu meselenin ne olduğunu sordum:
- Ermeniler! dedi.
Alman Valisi, Ermenilerin çok iyi niyet sahibi olduğundan, Türklerin Ermenilere karşı feci tecavüzlerde bulunduğundan, fakat Ermenilerin bu tarzda harekete müstahak olmadığından bahsetmiş. Misafiri olduğumuz dost ve müteffik Almanya milletinin yüksek bir valisinin, müstakbel Türkiye padişahı ile kemali ciddiyetle bu konu üzerine konuştuğunu anladığım zaman hayrette kaldım. Naci Paşa, Vahdettin ağzından:
- Bu kumandan temas ettiğiniz konuları iyi bilir, sizi aydınlatacak cevaplar verecektir, dedi. Valiye dedim ki:
- Türkiye'nin veliahdı ile Almanya'nın, mutena bir bölgede kıymetli olduğuna şüphe etmediğim bir valisinin bulabildiği konuşma zemini beni hayrete düşürdü. Evvela sizden şunu anlamak istiyorum: Müttefikiniz olan ve ittifak uğrunda maddi manevi tekmil mevcudiyetini mahveden Türkiye'ye karşı, tarihin bilmem hangi devrinde mevcut olduğunu iddia eden ve bu mevcudiyeti ihya etmek için dünyayı aldatmaya çalışan Ermeniler lehine konuşmak fikri size nereden geliyor?
Bize dair pek eksik bilgi sahibi olduğunu anladığım ve bütün fedakârlıklarımıza karşılık, halâ Türkiye topraklarında bir Ermeni hakkı olabileceği zehabında bulunan bu Vali ile alay edercesine konuşmaktan kendimi alamamıştım. Muhatabım, derhal bütün söylediklerinin en nihayet işittikleri olduğundan ve dava sahibi olmaktan uzak bulunduğundan bahsederek beni tatmine kalkıştı. Konuşmayı bitirmek için kendisine:
- Veli hazretleri, dedim, biz cepheler dolaşan bir heyetiz; buraya Ermeni meselesi konuşmak için değil, fakat müttefikimiz olan ve kendisine dayanmakta olduğumuz Alman ordusunun hakiki vaziyetini anlamaya geldik; onu anladık, kâfi bir vukuf ile memleketimize dönüyoruz. Vali Vahdettin'i ve bizi sofraya davet etti. ... | |
| | | Gunhany Patron™
Mesaj Sayısı : 216 Yaş : 30 Kayıt tarihi : 08/06/08
| Konu: Geri: Anılarla Atatürk Ptsi Haz. 09, 2008 11:36 am | |
| BEN EĞİLMEM” Mustafa Kemal’in çocukluk arkadaşı Asaf İlbay, okula devam ettiği günlere ait iki anısını şöyle anlatır: “Evimizin bahçesi büyüktü. Sık sık mahalle arkadaşları toplanır ve o zamanlar Selanik’de pek moda olan “mancık” oyunu oynardık. Bu bir çeşit “birdirbir” oyunu idi. Bir kişi eğiliyor, diğerleri sıra ile üzerinden atlıyorlardı. O, oyuna katılmazdı, ama seyrine de bayılırdı. Hele içimizde düşenler filan olursa, keyfine son olmazdı. Bir gün kararlaştırdık. Yaka paça zorla oyuna soktuk. Sıra ile hepimizin üzerinden atladı ve sıra kendisine gelince, eğilmeden dimdik durdu ve: - Haydi atlayın! dedi. Biz başını yere doğru eğmesi için ısrar ettikçe o: - “Ben eğilmem” böyle atlarsanız atlayın, diyordu. Bir türlü razı edemedik. | |
| | | Gunhany Patron™
Mesaj Sayısı : 216 Yaş : 30 Kayıt tarihi : 08/06/08
| Konu: Geri: Anılarla Atatürk Ptsi Haz. 09, 2008 11:36 am | |
| SÖYLEDİĞİNİ YAPARDI!.. Kurtuluş savaşına başladığı sırada Atatürk’e dediler ki : - Nasıl mümkün olur? Ordu yok! Atatürk hemen cevap verdi: - Yapılır! - İyi ama, bunun için para lazım... O da yok ? - Bulunur!.. - Diyelim ki bulduk, düşmanlarımız hem büyük, hem de çok! - Olsun, yenilir!.. O, dediklerinin hepsini yaptı . Yapamayacağı şeyi asla vadetmedi. Bir devlet şefinin kendisini millete sevdirebilmesi için belki ilk şart bu değil midir?
| |
| | | Gunhany Patron™
Mesaj Sayısı : 216 Yaş : 30 Kayıt tarihi : 08/06/08
| Konu: Geri: Anılarla Atatürk Ptsi Haz. 09, 2008 11:36 am | |
| KENDİNE GÜVEN Yıl: 1921, batı cephesinde: Mustafa Kemal’le görüşmede; Yunan ordusu kocaman bir canavar gibi Ankara’ya yaklaşmış gözüküyordu. Buna paralel olarak Sakarya’nın doğusunda Türk ordusu da kıvrılarak bu canavarın Ankara’yı yutmasına engel olmaya çalışıyordu. Siyah canavar o kadar kocamandı ki, insana umutsuzluk veriyordu. - Eğer Ankara’ya gider de bizi geride bırakırsa, ne yaparız? diye sordum. Korkunç bir kaplan gibi güldü. - Arkalarından vurarak onları yok ederim. | |
| | | Gunhany Patron™
Mesaj Sayısı : 216 Yaş : 30 Kayıt tarihi : 08/06/08
| Konu: Geri: Anılarla Atatürk Ptsi Haz. 09, 2008 11:37 am | |
| EFKARI YOKLAMAK Bir gün sohbetin ilerlediği bir zamanda, Atatürk bir ara şu suali sordu: - "Ben artık cumhurbaşkanlığından çekilmek, parti başkanı olarak çalışmak istiyorum. Siz ne dersiniz?" Ata bu soruyu sorarken etrafında bulunanların teker teker yüzüne bakıyordu. Herkes sorunun kendisine yöneltildiğini sanmış; şaşkınlık içine düşmüştü, rahmetli Rıfat Bey'de böyle sanarak cevabın akıbetini hiç düşünmeden; - "Muvafık efendim" deyi verdi. Birden yüzündeki yumuşak ifade silinen Atatürk sert bir şekilde ona doğru baktı ve sonra merhum Ziya Bey'e döndü onun cevabını bekledi. Fakat Ziya Bey; - "Efendimiz bilir!" diyerek işin içinden sıyrıldı. İmtihan sırası bana gelmişti. - "Henüz göreviniz bitmemiştir. İnkılâplar tamam olmamıştır. Tamam olunca biz size (artık çekil, istirahat et) deriz, inkılâp yarım bırakılmaz!" cevabını verdim. Gülümsedi. - "Zaten ben de bunun için henüz bırakmak istemiyorum" dedi. Maksadı efkarı yoklamaktı. | |
| | | Gunhany Patron™
Mesaj Sayısı : 216 Yaş : 30 Kayıt tarihi : 08/06/08
| Konu: Geri: Anılarla Atatürk Ptsi Haz. 09, 2008 11:37 am | |
| Gazi, çiftliğinde dolaşıp hava alırken oldukça yaşlı bir kadına rastladı. Atatürk attan inerek bu ihtiyar kadının yanına sokuldu. - Merhaba nine. Kadın Ata'nın yüzüne bakarak hafif bir sesle; - Merhaba dedi. - Nereden gelip nereye gidiyorsun? Kadın şöyle bir duralayıp, - Neden sordun ki, dedi. Buraların saabısı mısın? Yoksa bekçisi mi? Paşa gülümsedi. - Ne sahibiyim ne de bekçisiyim nine. Bu topraklar Türk milletinin malıdır. Buranın bekçisi de Türk milletinin kendisidir. Şimdi nereden gelip nereye gittiğini söyleyecek misin? Kadın başını salladı. - Tabii söyleyeceğim, ben Sincan'ın köylerindenim bey, otun güç bittiği, atın geç yetişdiği, kavruk köylerinden birindeyim. Bizim muhtar bana bilet aldı trene bindirdi, kodum Angara'ya geldim. - Muhtar niçin Ankara'ya gönderdi seni? - Gazi Paşamızı görmem için. Başını pek ağrıttım da... Benim iki oğlum gavur harbinde şehit düştü. Memleketi gavurdan kurtaran kişiyi bir kez görmeden ölmeyeyim diye hep dua ettim durdum. Rüyalarıma girdi Gazi Paşa. Bende gün demeyip mıhtara anlatınca, o da bana bilet alıverip saldı Angaraya, giceleyin geldimdi. Yolu neyi de bilemediğimden işte ağşamdan belli böyle kendimi ordan oraya vurup duruyom bey. - Senin Gazi Paşa'dan başka bir isteğin var mı? Kadının birden yüzü sertleşti. - Tövbe de bey, tövbe de! Daha ne isteyebilirim ki... O bizim Vatanımızı gurtardı. Bizi düşmanın elinden kurtardı.Şehitlerimizin mezarlarını onlara çiğnetmedi daha ne isteyebilirim ondan?Onun sayesinde şimdi istediğimiz gibi yaşıyoruz. Şunun bunun gavur dölünün köpeği olmaktan onun sayesinde kurtulmadık mı?Buralara bir defa yüzünü görmek, ona sağol paşam! Demek için düştüm.Onu görmeden ölürsem gözlerim açık gidecek. Sen efendi bir adama benziyon, bana bir yardım ediver de Gazi Paşayı bulacağım yeri deyiver. Atatürk'ün gözleri dolu dolu olmuştu, çok duygulandığı her halinden belliydi. Bana dönerek, - Görüyorsun ya Gökçen, işte bu bizim insanımızdır... Benim köylüm, benim vefalı Türk anamdır bu. Attan indim. Yaşlı kadının elini tuttum anacığım dedim, sen gökte aradığını yerde buldun, rüyalarını süsleyen, seni buralara kadar koşturan Gazi Paşa yani Atatürk işte karşında duruyor. Köylü kadın bu sözleri duyunca şaşkına döndü. Elindeki değneği yere fırlatıp, Atatürk'ün ellerine sarıldı. Görülecek bir manzaraydı bu.Ikisi de ağlıyordu. Iki Türk insanı biri kurtarıcı, biri kurtarılan, ana oğul gibi sarmaş dolaş ağlıyorlardı. Yaşlı kadın belki on defa öptü atanın ellerini. Ata da onun ellerini öptü. Sonra heybesinden kücuk bir paket çıkarttı. Daha doğrusu beze sarılmış bir köy peyniri. Bunu Atatürk'e uzattı; - Tek ineğimim sütünden kendi ellerimle yaptım Gazi Paşa, bunu sana hediye getirdim. Seversen gene yapıp getiririm. Paşa hemen orada bezi açıp peyniri yedi. Çok beğendiğini söyledi. Sonra birlikte köşke kadar gittik. Oradakilere şu emri verdi; "Bu anamızı alın burada iki gün konuk edin. ( "***** da al git" diyenler var artık zamanımızda ) Sonra köyüne götürün. Giderken de kendisine üç inek verin benim armağanım olsun." | |
| | | Gunhany Patron™
Mesaj Sayısı : 216 Yaş : 30 Kayıt tarihi : 08/06/08
| Konu: Geri: Anılarla Atatürk Ptsi Haz. 09, 2008 11:37 am | |
| Çanakkalede ne işin var
Cumhuriyet'in ilânindan sonra, Istanbul'da bir resepsiyon verilir. Tüm dunya ülkelerinin elçileri ve ataşeleri de davet edilir. Davet guzel bir sekilde devam etmektedir, fakat İngiliz ataşesi olan Binbaşının bakışları Mustafa Kemal'in gözünden kaçmaz. Bütün davet boyunca kendisine dik dik bakmıştır ve bakmaya devam etmektedir. Ne olduğunu öğrenmek için yaverini gönderir. Yaver Mustafa Kemal'e şöyle der:
- Paşam; kendisine neden ters bir tavır takındığını sordum, o da bana Mustafa Kemal'in Çanakkale'de babasını öldürdüğünü söyledi. Bunun uzerine Mustafa Kemal şöyle der: - GİT SOR BAKALIM BABASININ ÇANAKKALE'DE NE İŞİ VARMIŞ ? | |
| | | | Anılarla Atatürk | |
|
Similar topics | |
|
Similar topics | |
| |
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |